KAYBEDERSİN!

Kaybedersin
Kaybedersin
  • Yalanı; ispat edilemez bir düzlemde, anlaşılmasını umursamayıp sadece sana geri dönüşü olamayacağının verdiği galibiyet duygusuyla ve yüzünde bir nebze kızarma olmadan, tekraren ve sıkılmadan söylüyorsan,
  • Çıkarına münasip her davranış için zekânın ve deneyimlerin kazandırdığı kamuflaj, tezyin, güzelleme ve benzeri kabiliyetlerinle; birinin/birilerinin canına, malına ve sahip olduğu manevî âleme zarar vermek ihtimalini bir an bile düşünmüyorsan,
  • Kalp kırmanın, gönül incitmenin, birinin içinde dert olmanın; insanın ve insanlığın ölümü kadar ciddi bir suç olduğu gerçeğine riayet etmiyorsan,
  • Yaratılmışın imkânlarından nemalanmak arzuuyla, Yaradan’ın rahmetinden mahrum kalmanın meydana getirdiği tozlanmış ve küflenmiş kalp odalarında manevî bir temizlik kaygısını taşımıyorsan,
  • Suyunu susayana, aşını acıkana, kapını yolda kalana sunmuyorsan,
  • Yapmamak (menfî bir hareketi) imkânına sahip olduğun hâlde sadece egonu bir anlık tatmin edebilmek hevesine kapılarak yapıyor ve bu süreçte yaktığın, yıktığın dostlukların, gönüllerin; kaybettiğin duaların yasını başka bir zamana öteliyorsan,
  • Sana, ailene, dostuna, komşuna veya sevdiğin herhangi bir insana en ufak bir pozitif yanı olmayacağını bildiğin hâlde; benlik ve karar verme, onu hayata geçirme yetkisinin verdiği büyüklük duygusu ile hayatını idame ettiriyorsan,
  • Para, mal, mülk, kıymet, değer, saygınlık, hayranlık, beğeni, takdir, teşekkür, tebrik, makam, mevki vb. elde edebilmek umuduyla; erdem, ahlâk, namus, şeref, insanlık, iman gibi hayatî öneme sahip sıfatların kaybına üzülmüyorsan,
  • Hak yememek, mağdur etmemek, harama düşmemek için detayda ve özverili bir şekilde irdeleme zahmetine girmiyor; önüne çıkan her olguda, kolay ve kazançlı olabilecek aykırı yollara sapıyorsan,
  • Yeri geldiğinde vazgeçmenin kulak arkası edilemez bir gereklilik; yeri geldiğinde sabretmenin yakıcı ama hidayet vesilesi bir süreç olabileceğini fark etmiyor ya da fark edip de uygulamıyorsan,
  • Dinî ve millî kaygıların, bir insanın tüm fiziksel ve ruhani durumunda en geniş hacimli yeri kapladığını bilip bu uğurda bir şeylerden vazgeçmiyor, bir şeyleri yapmıyor ve bir şeyleri vermiyorsan,
  • Seni Yaradan’a, seni dünyaya getirene, sana bir şey öğretene, kalbine üfleyene; müşkülünü kolaya, gözyaşını umuda, dikenini güle, acını teselliye çevirene dualarında yer verecek kadar şükran duymuyorsan,
  • Küsmeye, kızmaya, gücenmeye, eleştirmeye, hor görmeye, terk etmeye envaiçeşit bahane üretiyorsan,
  • Affetmeye, kusuru örtmeye, ayıbı pas geçmeye, sevgiyle öğüt vermeye, incitmeden düzeltmeye tahammül etmiyorsan,
  • Kendi kusurlarını yansıtan gönül aynasına, tüm objektif ve gerçekçi düşünce kanallarını kullanarak bakmıyor ve kusurunun, eksiğinin verebileceği zarar ihtimallerini göz ardı ediyorsan,
  • Bir insan düştüğünde, bir kedi acıktığında, bir kuş hastalandığında, bir ağaç kuruduğunda, bir ocak söndüğünde, bir yürek yandığında -sadece göz ucuyla değil- tüm manevî ikliminle, tüm dünyevî kabiliyetlerinle ve yalnızca Allah rızası için dönüp de bakmıyorsan,
  • Sırf farklı düşünüyor, farklı inanıyor, farklı yaşıyor, farklı biliyor, farklı hissediyor, farklı giyiniyor, farklı seviyor diye; insana insan gibi muamele görme, senden görüp bir günahını/kabahatini düzeltebilme, seninle karşı fikir ve inançların da değerini keşfedebilme müjdesini çok görüyorsan,
  • Bu hikmetli âlemin hikmetlerini, kusurlarıyla birlikte insanın cevherini, kalın duvarların ardına saklanmış kalbin sevgisini, yanlışlar içinde doğruyu arayan gönülleri, imkânsızlıklar ortasında lütuflara hevesli ruhları; katı görünenin naifliğini, suçlu görünenin masumiyetini, kötü zannettiğinin merhametini görebilmek, duyabilmek ve hakkını teslim edebilmek gayretini; çıkarına hizmet eden bedenin ve aklın zahmetine sunmuyorsan,
  • Bu dünyada bir secdelik zamanın, bir lokmalık infakın, bir çıkarsız ihsanın, bir tövbelik yakarın bulunmuyorsa,
  • Kimse görmüyor, duymuyor, fark etmiyor, alkışlamıyor ve karşılığını vermiyorken çare olamıyorsan,
  • İmanda, ibadette, dünya işlerinde, sanatta ve beceride senden iyi olduğunu düşündüğün kişiye haset yerine hayır duanla eşlik etmiyorsan,
  • Saklı gizli yapılanın, duyulmadan işlenenin, görülmeden gizlenenin de insanın haysiyetine zarar verebilecek bir niteliğe sahip olduğuna aklın ermiyorsa,
  • Helali istiyorken (bazen) madden kaybetmeyi, sevgiyi istiyorken mücadele etmeyi, ibadeti istiyorken sebat etmeyi, rahmeti istiyorken sakınmayı, kavuşmak istiyorken beklemeyi, sevilmek istiyorken gönül vermeyi bilmiyorsan,
  • Başarıyı, fedakârlığı, iyiliği, güzelliği, kazancı kendinden biliyor; tüm bunlara sahip olmakla, kendi yetkinliğinle övünüyor ve bunların büyük bir şükür ve zekat sebebi olduğuna inanmıyorsan,
  • Annene-babana, kardeşine, eşine, dostuna, komşuna, esnafına, yolda karşılaştığın herhangi bir insana, hocana, akrabana, çocuğuna, çocuklara, hayvanlara, toprağa, vatana, vatandaşa, farklı ırklara – milletlere göstereceğin saygıyı kibrinde yok ediyor ve tüm yaratılmışa hürmetle yaklaşmayı ibadetten saymıyorsan,
  • Bu âlemde yanlıma riski en yüksek olan varlığın bizzat kendin (insan) olabileceğini hesaba katmadan, ilahî kaideler dışında kalan fikir ve yargılarına ölümüne bağlanıyor ve hiçbir eleştiri/düzeltme kabul etmeden kendine ve fikrine farz muamelesi yapıyorsan,
  • Bir karara, yargıya, suçlamaya, ithama, düşmanlığa, kine ve küfre başvurmadan önce öğrenmek, anlamak, yanılma riskini göz önünde bulundurmak tevazusuna başvurmuyorsan,
  • Benlik duygunu hiçliğe, yokluk kaygını ilahî varlığa, özlemlerini, dualarını, arzularını hayırlı vakitlere teslim etmiyorsan,
  • Güzeli takdir ederken hasetinden duraksıyor, çirkini düzeltmeye kalkarken büyüklük taslıyorsan,
  • Yaptıklarına, elde ettiklerine, başardıklarına yaratmışsın gibi tapılmasını bekliyor; yaptırana, elde ettirene, başarmanı olanaklı kılana (Allah’a) secde etmiyorsan,
  • Gönül kırdığında almıyor, aman beklendiğinide elini uzatmıyor, af dilendiğinde affetmiyor; zamanını, aklını, çabanı ve merhametini muhtaç olana bağışlamıyorsan,
  • Bildim deyip öğrenmiyor, duydum deyip araştırmıyor, aklım var deyip akıl danışmıyorsan,
  • Söyleneni söyletenden, verileni verdirenden, olanı ‘Ol Diyen’den bilmiyorsan,
  • Derde düşünce, elin daralınca, kalbin incinince, için sıkılınca, beklediğin gelmeyince, uğraştığın olmayınca insanlara sevgini, Allah’a ibadetini terk ediyorsan,
  • Bilgini, ilmini, mahzar olduğun güzellikleri yazmıyor, anlatmıyor, söylemiyor ve öğretmiyorsan,

KAYBEDERSİN!

(Devam Edecek…)

AHSEN İLHAN

2 Replies to “KAYBEDERSİN!”

  1. Her bir madde tüm samimiyetimizle okunmalı. Uzun uzun düşünmeli ve nihayetinde özeleştiri yapmalıyız. ve kayıplarımızın azalmasına vesile olsun. Kaleminize sağlık efendim…

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: