
BABALARIN ÖLMESİ…
Uzun bir asma köprü, derince bir kuyudur.
Gitmesi bir defalık, hüznü hayat boyudur.
Ağlamak daha zorba, özlem daha bir derin,
Yüzü hep hasrettendir babası ölenlerin.
Artık güneş siliktir, tüm ışıklar buğulu…
Yalnız; görecek kadar aydınlatırlar yolu…
Neden; hep oturduğu köşesinde görünmez?
Ve nasıl bir kez daha; ‘baba nasılsın’ denmez?
Bunlar; yakın ve kolay gelirdi varlığında,
Baba! diyebilmenin o pervasız çağında…
Ne kadar söylediysem dindirmez yokluğunu,
Hiçbir hesap anlatmaz şimdi burukluğunu…
Arasan bulamazsın seslenmek için; gitti…
Yalvarsan duyamazsın sesini; o da bitti…
Ya bir kez alamazsın huzurdan kokusunu…
Bir daha tutamazsın; ‘giy’ diye paltosunu…
Ne güzeldir; kaşını çattığında derinden,
Gizlediği sevgisi okunur gözlerinden.
Ne hoştur öptüğünde ellerinin duası,
Kâinatı dolaşsan, bulunmaz bir devası…
Şimdi bu uzun yolda, yürüyorum tekinsiz,
Ürperen vakitlerde bıraktı; beni bensiz…
Oysa ne zaman düşsem ve korksam karanlıkta,
Hem açardı lambayı hem beklerdi ışıkta.
Ta ki sabaha değin uykumu sarmalardı,
Bilirdim, uyusam da yan odada o vardı.
Nasıl da tenhalaştı, kesilince nefesi;
Ve ne kadar gerçekmiş, babaların ölmesi…
Çok haklısın. Az söyledin.
Baba gölgesi bir ömür devam eder
BeğenLiked by 1 kişi