Yürüyorsun
Yolların sahte fısıltıları sarıyor gölgeleri
Ardında bıraktığın kaldırımlar
Senden sonra başka bir mevsimi mırıldanıyor
Korkuya benzeyen bulutlar gibi loşsun artık
Her şeyi ve herkesi bir kez daha tanımlıyorsun
Çıngırak sesleriyle uyanıyorsun uykudan
Şaşırıyorsun
Çocukluğunu bıraktığın yerdesin artık
Topluyorsun dağıttığın oyuncakları bir bir
Burada annenin sesi babanın derdi seninle
Bir kez daha ufkun matemli ninnisini dinliyorsun
İçin
ürperen yalnızlıkların üstünü örten bir kara perde
Aklın
yasın tutarsız vazgeçmişlik düşünü seyredalmış
Yağmurun bile böylesi bir aldanmışlık tutkusunu beslediğini
ilk kez anımsıyorsun.
Belki ömründe ilk defa titreyen damarlarında hissediyorsun hiçliği
Çığlık yüklü bu devridaimle
Maddede var olmanın hengamesini yaşıyorsun
Yürüyorsun
Eksi bir verandanın solgun asma yapraklarına takılıyor gözlerin
İçli seslenişleri burada bırakmışlar
Hepsini bavuluna sığdırıyorsun
Köhne patikaları aştığında çarşaf gibi serilmiş tarlalardasın
Tam burada ağıtlar yakılmış eskiden bir zamanda
Küllerinde karşılıyorsun gündüzü
Ocak ocak pişirmişler sevdaları
Kokusunu ayrık otlarının kökünde bırakmışlar
Sen tüm bu yangınları yeninden harlıyorsun nefsin kılcal damarlarında
Bu yanış
İlk defa tükenmenin ardında bir rönesansı savunuyor ruhunda
Mezardaki hissizliğin adını koyuyorsun
Tam bu anda
Her şey kendi sıfatıyla karşında
Belki yıllardan sonra ilk defa
Anlıyorsun
Tumturaklı yalanlar geçmiş ömründen
Dinlediğin ne kadar yalan varsa bir masala bağlıyorsun sonunu
Uluorta bırakılmış çingene bohçalarında arıyorsun doğruları
Kaybedilmiş ve belki de hiç keşfedilmemiş koruların peşine düşüyorsun
Bir ağaç
bir ağaç daha derken sarmaşıklarda karar kılıyorsun
Oturuyorsun
Gökyüzü denize özenmiş dalgalarla karşılıyor fikrini
Yüreğin kamaşıyor bu ikircikli aydınlıkta
Yokluğu bir kez daha bağrına basıyorsun
Ve sen
Yürüyorsun
Bu gidiş hiç olmadığı kadar yola bağlıyor seni
İklimini, mevsimini ve geceni sarmalıyor
Yol
Fatiha’nın anlattığı bir özleme çıkıyor sonunda
Duruyorsun
Tek bir ağır aksak nefesin kalmış avuçlarında
Vermemek telaşıyla sımsıkı tutuyorsun
Verdin mi tam hasretin aksına vuracak bu nihai susuş
biliyorsun
Aklın fısıldıyor bir ayeti
O ayette
Ömrünün ne kadar bekleyişle tutuklanmış kıvrımı varsa
sonsuz bir düzlüğe döşek serecek
Sen
bunu istiyorsun
Cümleleri, yüklemleri, fiilleri unutuyor zihnindeki lafazan
Sen sadece o ayeti
Asırlık bir arayışın şahikasına demirliyorsun
‘’Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet’’
Bu yürüyüşte ilk anlamının şetaretini kalbine mühürlüyorsun
Artık bu ulvi yalnızlıkta
O’nun kâinatı kuşatan varlığında
İlk kez incinen yüreğin telaşını yanına almış
Mütebessim
Müteşekkir
Ve mahcup
Yürüyorsun…