HZ. MUHAMMED’İN HAYATI BÖLÜM 1

(DİYANET KAYNAKLARINDAN ÖZET)

PEYGAMBERLİK ÖNCESİ

  • Hicaz Bölgesinde, Mekke’de, 571’de doğdu.
  • 40 yaşında peygamber oldu.
  • 622’de Medine’ye hicret etti.
  • 632’de 63 yaşında Medine’de vefat etti.

Arap Yarımadası

  • Şibhü Cezîreti’l-Arab – Arap yarımadası
  • Günümüzde; Arap yarımadası Suudi Arabistan, Yemen Cumhuriyeti, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn ve Kuveyt sınırları içinde kalan bölge olarak belirlenmekte ve yüzölçümü 3 milyon kilometrekareyi biraz aşmaktadır.
  • Arap yarımadası Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesişme noktasını teşkil eden Güneybatı Asya’nın güney kısmında yer alır.
  • Doğudan Uman ve Basra körfezleri, güneyden Arap denizi ve Aden körfezi, batıdan da Kızıldeniz ve Akabe körfezi ile tabii olarak sınırlanmıştır. Güneyde Bâbülmendep Boğazı ile Afrika’dan ayrılan yarımadanın kuzeyinde yeryüzü şekilleri bakımından kesin bir sınır bulmak mümkün değildir. 
  • Arabistan’ın yüzey şekilleri oldukça sadedir.
  • Dünyanın büyük çöl kuşağı içinde yer alan Arabistan yarımadasında bütün çöl tipleri bir arada bulunur.
  • Kayalık ve çakıllı olanlar bulunduğu gibi, içlerinde hareketli kumulların yer aldığı çöller de vardır. 
  • Yarımadanın iki büyük çölünden Büyük Nüfûd kuzeyde, Rub‘ulhâlî güneydedir. Yaklaşık 68.000 km2 yüzölçümündeki Büyük Nüfûd kırmızımtırak kumlardan meydana gelmiştir.
  • Arap yarımadasının en büyük çölü olan Rub‘ulhâlî yaklaşık 300.000 km2 kadardır ve bu çölün kumulları arasında yer yer kayalık ve çakıllı kesimler bulunur.
  • Rub‘ulhâlî çölünün doğu tarafı kumullar bakımından daha enteresandır ve bu kesimde “kum dağları” ile yükseklikleri 200 metreyi bulabilen “kum piramitleri” yer alır. 
  • Arabistan yarımadasının güneybatısı da batısı gibi dağlıktır.
  • Arabistan’da büyük önem taşıyan petrol yatakları bulunur.
  • Arabistan büyük kesimiyle sıcak ve kurak kuşakta yer aldığından, yağışları kıt ve yazları tahammülü güç derecede sıcak olan bir iklime sahiptir.
  • Arabistan yarımadasında nüfusun en yoğun olduğu kesimler, batı ve güneybatıdaki suyun daha bol olduğu bölgelerle doğuda petrol sanayii sayesinde hızla gelişen bölgelerdir. 
  • Yarımadanın iç kesimlerinde ise çöllerle kuşatılmış olan plato alanı Necid, çevresindeki çöllerle tezat teşkil edecek derecede kalabalıktır. Arabistan’ın batı ve güneyindeki yerleşik nüfusa karşılık orta ve kuzeyindeki bölgelerde mevsimlere göre yer değiştiren ve sayıları kesin olarak bilinmeyen bedevîler yaşar.
  • Hurmanın sadece meyvesinden değil odunundan ve lifinden de çeşitli maksatlarla istifade edilir. 
  • Yemen, tarım türleri bakımından yarımadanın en önde gelen bölgesidir.
  • Burada hurmadan başka çeşitli meyveler, bu arada narenciye, muz, hububat, ayrıca bir tür uyuşturucu elde edilmesine yarayan kat bitkisi ve kahve yetiştirilir.
  • Deve burada yük ve binek hayvanı olarak kullanıldığı gibi eti ve sütüyle de bedevîlerin beslenmesine ve ekonomisine yardımcı olur. Bedevîler sadece kendilerinin ihtiyacı için değil vahalardaki yerleşik insanlara satmak için de deve yetiştirirler. At yetiştiriciliği gerileme göstermektedir.
  • Uygun şartlara sahip bulunmayan Kızıldeniz’de balık yok denecek kadar az olup burada daha çok köpek balığı avlanır. 
  • Umman denizi ise daha yoğun bir balıkçılık alanıdır. Özellikle kışın çok kalabalık sürüler halinde sahile yaklaşan sardalyalar bol miktarda avlanır ve bölge halkının tüketimini aşan miktar kurutulup tuzlanarak başka yerlere sevkedilir.
  • Arabistan ekonomisinde petrolün tartışmasız bir yeri vardır ve dünya petrol rezervinin üçte birini teşkil eden buradaki petrol, sadece bölge için değil dünyanın bütünü için büyük bir önem taşır.
  • Demiryolu Osmanlı hâkimiyeti döneminde yarımadaya girmiştir. Ancak Şam üzerinden Medine’ye ulaşan ünlü Hicaz demiryolu artık kullanılmamakta, yarımadada demiryolu olarak sadece 1951 yılından beri Riyad’ı Basra körfezi kıyısındaki Dammam’a bağlayan hat bulunmaktadır.
  • Araplar geleneğe göre biri kuzey, diğeri güney olmak üzere iki büyük kola ayrılır. Güney Arapları’na Kahtânîler (Yemenliler), Kuzey Arapları’na ise Adnânîler (Nizârîler, Meaddîler) adları verilmekte ve tarihî Arap kabilelerinin bu iki soydan geldikleri kabul edilmektedir.
  • Arabistan’ın İslâm tarihi bakımından en önemli bölgesi, hiç şüphesiz Hicaz bölgesinin de yer aldığı Orta Arabistan’dır. 
  • Bu bölgede üç önemli şehir vardı. Bunlar Mekke, Yesrib (Medine) ve Tâif şehirleridir. Bu şehirlerin başında Mekke gelmektedir. 
  • Mekke güneyde Yemen’e, kuzeyde Akdeniz’e, doğuda Basra körfezine, batıda Kızıldeniz Limanı Cidde’ye ve Afrika istikametinde giden yolların kesişme noktasında iktisadî bakımdan çok elverişli bir mevkide yer almaktadır. 
  • İslâm kaynaklarına göre Mekke’nin ilk sakinleri Amâlika’dır. Bunlardan sonra Cürhümlüler buraya hâkim oldular. Hz. İsmâil Mekke’ye Cürhümlüler zamanında geldi ve onlardan bir kızla evlendi. Cürhümlüler’in hâkimiyeti III. yüzyılın başlarına kadar devam etti. Yemenli bir kabile olan Huzâa Cürhümlüler’i Mekke’den çıkararak şehre hâkim oldu. Nihayet Mekke V. yüzyılın ortalarında Hz. Muhammed’in atası Kusay b. Kilâb başkanlığındaki Kureyş kabilesinin idaresine geçti. Yesrib ise Mekke’nin aksine hayatını tarımla kazanıyordu. Şehirde iki Arap ve üç Yahudi kabilesi oturuyordu. Arabistan içinde Mekke ile boy ölçüşebilecek bir durumda değildi. Tâif ise Mekke’nin âdeta bir sayfiye şehri durumunda idi.
  • İslâmiyet’ten önce Orta Arabistan’ın tarihini “eyyâmü’l-Arab” denilen kabileler arasındaki savaşlar teşkil eder.
  • Bedevîler’in dini eski Sâmîler’in putperestlik inançlarına bağlıydı ve çeşitli tabiat unsurlarının sahibi olduğu kabul edilen görünmez güçlere tapma esasına dayanıyordu. 
  • Kabile inancı çoğu zaman, Kur’an’da “nusub” adıyla anılan bir dikili taş, bazen de başka bir eşya ile sembolleştirilirdi.
  • Çeşitli kabilelerin tapındıkları putlar, Kâbe’de muhafaza edilmiş ve bu sebeple Kâbe Arabistan’ın dinî merkezi haline gelmişti. Başlıca iftihar vesileleri kahramanlık, şairlik ve zenginlik olan Bedevîler fırsat bulunca yağmadan ve adam öldürmekten çekinmezlerdi.
  • Arap cemiyetinin esasını erkeğin hâkim olduğu aile teşkil ederdi. Sosyal itibarı bulunmayan kadın, ancak çocuk doğurduktan sonra aileden sayılır, kadınların miras hakkına sahip olmadıkları bu cemiyette erkekler istedikleri kadar evlenebilirlerdi
  • Hz. Muhammed Mekke’de İslâm dinini yaymaya başladığı zaman Yemen Sâsânîler’in hâkimiyeti altında bulunuyordu.
  • Kuzey Arabistan’da Gassânîler, doğuda Hîre Krallığı hüküm sürüyordu. Kuzey Arabistan’ın diğer bölgelerinde ise siyasî birlik yoktu ve buralarda bedevî Arap kabileleri yaşıyorlardı. 
  • Hz. Muhammed Mekke’de istediği neticeyi alamayınca 622 yılında Medine’ye hicret etti ve burada İslâm Devleti’nin temellerini attı. Bedir Gazvesi ile silâhlı mücadele başladı ve bu mücadeleler 630 yılında Mekke’nin fethi ve Hz. Muhammed’in kesin üstünlüğüyle sona erdi. (Sonra detaylandırılacak)
  • Mekke’nin fethini takip eden yıl içinde Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Arap kabileleri Medine’ye heyetler göndererek Müslüman olduklarını bildiriyor ve İslâm devletinin hâkimiyetini kabul ediyorlardı.
  • Halife Ebû Bekir bundan sonra Irak ve Suriye üzerine ordu sevketmiş, fakat halifeliğinin çok kısa sürmesi dolayısıyla ancak Hîre zaptedilebilmiştir. Halife Ömer zamanında ise Irak, İran’ın büyük bir kısmı, Suriye ve Mısır İslâm devletinin sınırlarına dahil edilmiştir. 
  • Irak’ta Kûfe ve Basra, Suriye’de Dımaşk (Şam), Filistin’de Remle ve Mısır’da Fustat (Kahire) ordugâh şehirleri kurularak buralara Araplar yerleştirilmiş, böylece hem bu bölgelerde Müslümanlığın yayılması sağlanmış hem de daha sonraki fetihler için yeni askerî üsler meydana getirilmiş oluyordu. 

Peygamberimizden Önce Araplar

  • Peygamberimizden önce Araplar kabile olarak yaşıyorlardı.
  • Kabile üyeleri akrabalık bağıyla sıkı sıkı bağlıydılar.
  • Soy bağlılığı çok önemliydi.
  • Her kabileyi cömert ve cesur bir lider yönetirdi.
  • Kabile liderine REİS, ŞEYH ya da SEYYİD denirdi.
  • Kabile liderleri savaşta korunurdu.
  • Kan kanla temizlenirdi.
  • Kan davaları bazen yıllarca sürerdi.
  • Her kabilenin sancağı vardı. Savaşlarda cesur kimseler taşırdı.
  • Haram aylar (Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Receb) adı verilen 4 ay dışında hep savaş olurdu.
  • Haram aydaki savaşa Fîcar Savaşı adı verilirdi.
  • Göçebe ve yerleşik yaşam vardı.
  • Bazı kabileler develeriyle göçerek çöl ve vahalarda yaşardı. (Bedeviler)
  • Bazı kabileler köy ya da şehirlerde kerpiç evlerde yaşardı.
  • Şairler kabilelerin övünç kaynağıydı.
  • Bazen kabileler birbirini yağmalardı.
  • Araplar şiir ve edebiyata önem verirdi.
  • Şiirle atışmalar kulaktan kulağa yayılırdı.
  • Kabilelerin kendi kanunları vardı, uymayanlar itibarsızlaştırılır ve kabile dışına atılırdı.
  • Arap toplumu o dönemde üç sınıfa ayrılırdı:
    • HÜRLER
    • MEVALİLER
    • KÖLELER
  • Köleler eşya gibi alınıp satılırdı.
  • Köle azat edilirse ona MEVALİ denilirdi.
  • Ama mevaliler hürlerin haklarına sahip olamazdı.
  • Bir erkek çok sayıda kadınla evlenebilirdi.
  • Kadınların hakları yok gibiydi.
  • Kız çocukları utanç, erkek çocukları savaşçı kabul edilirdi.
  • Kız çocuklarını diri diri gömenler olurdu.
  • Mekke tarıma uygun değildi.
  • Mekke; Yemen-Suriye yolu üzerinde önemli bir ticaret merkeziydi.
  • Hac mevsimi ve haram aylarda ticaret fuarları canlı geçerdi.
  • En ünlü fuar Ukaz Fuarı idi.
  • UKAZ FUARI: Her milletten tüccar gelirdi. Ticaret, milletler ve kabileler arası anlaşmalar yapılırdı. Edebiyat kongresi gibi bir işlevi de vardı. Şairler yarışır, en beğenilen şiirler Kabe duvarına asılırdı.
  • İslam’dan önce değişik inançlar vardı. Başlangıçta Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in öğrettiği TEVHİD yani TEK ALLAH inancı vardı. Kabe bu inancın simgesiydi. Yahudilik, Hristiyanlık, Mecusilik, Sabiilik ve Putperestlik gibi inançlar da görüldü.
  • Hz. İbrahim’in dinini yaşatmak isteyen ve HANİF olarak anılan, TEK ALLAH’a inanan insanlar vardı. Putperestlikle mücadele içindeydiler. Okur yazar kimselerdi ve kendi başlarına bireysel yaşarlardı. İbadet biçimleri yoktu, birlikleri de yoktu. Bazıları İbranice ve Süryanice bilirdi.
  • Putperestlik en yaygın inançtı.
  • Araplar putlara, ağaç ve taş gibi maddelere taparlardı.
  • Bazı putlar kabilelere özgüydü.
  • LAT, MENAT ve UZZA putları kutsaldı.
  • Kabe’nin içi ve çevresi de putlarla dolmuştu. 360 kadar puttan en büyüğü HUBEL’di. Kırmızı akikten, insan biçiminde yapılmıştı.
  • Araplar putların önünde dua, secde ve tavaf ediyorlardı. Adak adıyor ve kurban kesiyorlardı. Fal okları çekerek işleri için niyetleri doğrultusunda karar alırlardı.
  • Toplumda bazı yıldızlar kutsal kabul edilirdi. Cinlere tapanlar da vardı.
  • Puta tapanlar da Allah’ı tanıyor ona özel değer veriyorlardı. Yeminlerini O’nun adına yapıyorlardı. Bir yandan da melekleri Allah’ın kızları sanıyorlardı. Ölümden sonrasına ise inanmıyorlardı.
  • Başları sıkışınca Allah’a dua ediyor, işler düzelince yine şirk koşuyorlardı.
  • Toplumda iyi insanların yanında; yağmacılık, içki, kumar, faiz yaygındı.

Peygamberimizin Doğumu

  • Peygamberimizin öncesi ve sonrası soyağacı net olarak bilinmektedir.
  • Peygamberimizin soyu Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’e dayanır. Hz. İsmail’in soyundan gelenlere ADNANİLER denilir.
  • ADNAN, Hz. İsmail’in torunlarından biridir. Mekke’deki KUREYŞ kabilesi bu soya dayanır.
  • KUREYŞ KABİLESİ’nin, HAŞİMOĞULLARI kolu ise Peygamberimizin babası ABDULLAH ve dedesi ABDÜLMÜTTALİB’in mensup olduğu koldur.
  • Peygamberimizin annesi AMİNE de babası ABDULLAH gibi KUREYŞ kabilesine mensuptur. Ama bağlı olduğu kol BENİ ZÜHRE’dir.
  • ABDULLAH yirmili yaşlarında AMİNE ile evlendi. Birkaç ay sonra ticaret için Suriye’ye gitti. Dönüşte YESRİB (Medine)de hastalandı ve vefat etti. Daha peygamberimiz doğmamıştı.
  • Peygamberimiz, 571’de MEKKE’de BENİ HAŞİM mahallesinde dünyaya geldi.
  • ABDÜLMÜTTALİB peygamberimiz doğunca onu alıp KABE’ye götürdü. Allah’a şükretti. Ve Amine’nin rüyada gördüğü AHMED – MUHAMMED isimlerinden birini seçti. Doğumunun yedinci gününde Mekkeliler bir ziyafetle kutladı.
  • Dedesi ABDÜLMÜTTALİB Haşimoğullarının başkanıydı. Hac zamanı hacıların yemek ve su ihtiyacını karşılardı. Cürhüm kabilesinin Mekke’den ayrılırken kapattığı Zemzem kuyusunu rüyasında gördü ve tekrar açtı. Mekkeliler ona saygı gösterirdi.

FİL VAK’ASI

  • Peygamberimizin doğduğu yıl Allah’ın kutsal evi KABE yıkılmak istendi.
  • Saldırıda fil de kullanıldı.
  • Hristiyan HABEŞ KRALLIĞI’nın YEMEN valisi EBREHE, San’a şehrinde büyük bir kilise yaptırdı. Hac için Kabe yerine buraya gelinmesini istedi. Ama kimse ciddiye almadı. Bunun üzerine EBREHE Kabe’yi yıkmaya karar verdi. Böylece ticaret için de herkesi San’a şehrine çekecekti.
  • EBREHE büyük bir ordu ile yola çıktı.
  • Ordu Mekke’de konakladı. Mekkelilere ait sürüleri gasp ettiler. Gasp edilenler arasında Abdülmüttalib’in 200 devesi de vardı.
  • EBREHE bir elçi gönderdi. Tek isteğinin KABE’yi yıkmak olduğunu söyledi. Razı olanlara dokunmayacağını vaat etti.
  • Mekke lideri olarak ABDÜLMÜTTALİB ile görüştü.
  • ABDÜLMÜTTALİB ise sadece 200 devesini geri istedi.
  • EBREHE şöyle dedi: “Ben Kabe’yi yıkmaktan bahsediyorum, sen ise develerden söz ediyorsun. Sana başta saygı duymuştum ama yanılmışım.”
  • ABDÜLMÜTTALİB ise şöyle dedi: “Kâbe’nin sahibi ALLAH’tır. Şüphesiz ki orasını koruyacak olan da O’dur. Bense sadece develerin sahibiyim ve senden develerimi istiyorum.”
  • Ebrehe ertesi sabah hücum emri verdi.
  • Ordunun en önündeki fil bir adım bile atmadı.
  • Aynı anda KIZILDENİZ yönünden sürülerle kuşlar belirdi. Her kuş biri gagasında ikisi ayaklarında olmak üzere üçer taş taşıyordu. Ebrehe ve ordusu üzerine attılar.
  • Mekke halkı olanları dağlardan izledi. Ebrehe ve ordusu bozguna uğradı.
  • Bu olaydan sonra Araplar Kabe’ye daha çok önem verdiler.
  • Kureyş Kabilesinin itibarı da yükseldi.
  • Peygamberimizin doğumu Fil Vak’asından 50-55 gün sonra 12 Rebiülevvel Pazartesi günü sabaha doğru gerçekleşti.

Peygamberimizin Çocukluğu

  • Peygamberimiz doğunca birkaç gün annesi, sonra da bir süre SÜVEYBE isimli cariye emzirdi.
  • O zamanlar sütanne geleneği vardı. Çocuk büyüyene kadar sütannede kalırdı.
  • Araplar hep şehirde aynı yerde kalmazdı. Çöllerde şiire yakın bir dil vardı ve salgın gibi durumlardan çocukları böylece korurlardı.
  • Peygamberimizin doğduğu yıl çöldeki BENİ SA’D kabilesinden on kadar bedevi kadın geldi ve sütanne arayanları bulmak için Mekke sokaklarında evlerin kapısını çalmaya başladılar.
  • Gelenlerden biri de HALİME, kocası HARİS’ti. ABDÜLMUTTALİB ile karşılaştılar ve eve geldiler.
  • Halime ve Haris peygamberimizi alıp çöle döndüler. HALİME şöyle der: BENİ SA’D topraklarındaki çadırlarımıza ulaştık. Burası kadar çorak ve verimsiz toprak olacağını sanmıyorum. Fakat biz çocuğu beraberimizde getirdikten sonra sürümüz her defasında karnı tok ve sütle dolu olarak eve dönüyordu. Çocuk iki yaşına gelip ben onu sütten kesinceye dek Allah’ın bu lütfu, hayır ve bereketi devam etti.
  • Peygamberimiz iki yaşına kadar burada kaldı ve sonra Mekke’ye geri getirildi. Ama Halime ayrılmak istemiyordu. Çocuğu çok sevmişti. Amine’den daha fazla kalmasını istedi. AMİNE de çöl havasının çocuğa iyi geldiğini görmüştü. Mekke’de o zaman veba salgını vardı. Bunlar üzerine peygamberimiz yeniden HALİME ile çöle döndü.
  • Dört yaşına kadar sütkardeşleri: ABDULLAH, ÜNEYSE VE ŞEYMA ile kaldı.
  • HALİME ve HARİS peygamberimizle ilgili olağanüstü şeyler görünce onu ailesine teslim ettiler.
  • Peygamberimiz altı yaşındayken AMİNE ve cariyesi ÜMMÜ EYMEN ile birlikte babasının mezarını ve dedesi ABÜLMUTTALİB’in anne tarafından akrabası olan yakınlarını ziyaret ettiler. Medine’de bir ay kaldılar. Mekke dönüşü için yola çıktılar. 190 km sonra EBVÂ denilen yerde AMİNE hastalandı ve genç yaşta vefat etti.
  • AMİNE ölmeden hemen önce şöyle söyledi oğluna: “Her yaşayan ölür. Her yeni eskir. Her çok azalır. Her büyük yok olur. Şüphesiz ben de öleceğim ama devamlı anılacağım. Çünkü dünyaya oğlumu hayırlı bir insan olarak bırakıyorum.”
  • Cariye ÜMMÜ EYMEN peygamberimizi Mekke’ye getirdi. Abdülmüttalib’e teslim edildi.
  • Dedesi onunla Kabe çevresinde ve Mekke sokaklarında dolaşıyor, toplantılara bile onu götürüyordu. Ona fikirlerini bile soruyordu. Her zaman “Allah’a yemin ederim ki bu çocuk gelecekte şanı büyük olacak.” diyordu.
  • ÜMMÜ EYMEN de peygamberimizin dadısı olmuştu.
  • Peygamberimiz sekiz yaşına geldiğinde dedesinin yaşı da sekseni geçmişti.
  • ABDÜLMÜTTALİB oğlu EBU TALİB’i yanına çağırdı. Peygamberimizi korumasını söyledi. Kısa süre sonra da vefat etti.
  • Artık amcası EBU TALİB’in himayesindeydi.
  • EBU TALİB çok varlıklı değildi.
  • Merhametli ve gönlü zengindi.
  • EBU TALİB bazen peygamberimizi yanına alıp uyur, o gelmeden yemeğe başlamaz ve bazı yolculuklara onunla giderdi.
  • EBU TALİB’in hanımı FATIMA BİNT ESED de peygamberimize anne gibi bakmıştır.
  • EBU TALİB ticaretle geçinirdi.
  • Peygamberimiz on yaşına gelince amcasına destek için çobanlık yaptı.
  • Kureyş’in koyunlarını güderdi ve tabiatı gözlemler, dağlara ovalara giderdi.
  • Mekkeliler ticaretle uğraşırdı. Suriye’ye Yemen’e mal götürür getirirlerdi. Bir gün yine Suriye’ye ticaret hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz 9 ya da 12 yaşlarındaydı. Amcasıyla gitmek için ısrar etti. Amcası kabul etti ve kervanla yolculuk başladı.
  • Şam’ın güneyindeki BUSRA’da mola verdiler.
  • Burada Hristiyan Manastırı vardı. İçeride de el yazması kitaplar ve bazı eşyalar vardı. Manastırda Rahiplerce korunan el yazması eserlerden birinde Araplara bir peygamber geleceği bilgisi kayıtlıydı.
  • O sırada Manastır’da Rahip BAHİRA vardı. Buralarda hep ticaret kervanları konaklardı. Ama bu defa farklılık vardı. Kervanın üstünde alçak ve küçük bir bulut kervanla birlikte ilerliyor, sanki yolculardan birini veya ikisini sürekli güneşten korumaya çalışıyordu. Kervan durunca bulut da durdu. Rahip Bahira heyecanlandı ve herkesi yemeğe davet etti.
  • BAHİRA Hz. Muhammed’i görünce onun yüzünün özelliklerinin yazma eserdeki gibi olduğunu gördü ve ona sorular sormaya başladı.
  • Sorulardan sonra izin alıp Peygamberimizin iki omzu arasında bulunan nübüvvet mührünü de gören Rahip BAHİRA, onun beklenen Peygamber olduğuna kanaat getirdi ve EBU TALİB’e şöyle dedi: “Yeğenini buradan uzaklaştırıp geri götür ve onu Yahudilerden koru. Çünkü benim bildiğimi onlar da bilirler ve görüp fark ederlerse ona kötülük yaparlar. Yeğeninin geleceğinde büyük sırlar gizli. Onun yüzü peygamber yüzüne, gözleri de peygamber gözlerine benziyor. Biz, kutsal kitaplarımıza ve atalarımızdan gelen rivayetlere göre peygamberin gelmesinin yakın olduğunu biliyoruz. Bunu Yahudiler de biliyor; ancak onlar gelecek peygamberin kendi kavimleri olan İsrailoğulları arasından çıkmasını bekledikleri için onu kıskanıp zarar verebilirler. Sana bu nasihati yaparak bu konudaki görevimi ifa ettiğimi bilmeni isterim.”
  • Ebu Talib de mallarını orada satarak geri döndü.
  • FATIMA BİNT ESED Hz. Ali’nin de annesidir. İslâm döneminde kocası EBU TALİB’in ölümünden sonra Müslüman olup Medine’ye hicret eden ilk kadın sahabilerdendir.

Peygamberimizin Gençliği

  • Ebu Talib kumaş ve tahıl ticaretiyle uğraşırdı. Peygamberimiz de ona yardım ederdi.
  • Bu dönemde ticaret amacıyla pek çok yer ve kültür gördü.
  • Peygamberliğinden önce Mekke’de sevilen ve çok güvenilen biriydi.
  • Ona MUHAMMEDÜ’L EMİN veya EL-EMİN denilirdi. Herkes tarafından.
  • Peygamberimizle birlikte zaman zaman ticaret yapan Mekkeli Kays B. Saib ondan daha iyi bir iş ortağına rastlamadığını söylemiştir.

HILFU’L-FUDÛL: Erdemliler İttifakı, Haksızlıkla Savaş İçin Bir Arada olmak

  • İslâm’dan önce Arap toplumunda kabileler arası anlaşmazlıklar çoktu. Ve çatışmalar yaşanırdı.
  • İslâm’dan önce bu çatışmaları durdurmak için kabileler dört ayı kutsal kabul etti ve her türlü kötülükten kan dökmekten uzak durulması gerektiğini söylediler. Ama haram aylarda da savaşlar devam etti.
  • Peygamberimiz 20 yaşındayken bir Fîcar Savaşına katılmak durumunda kaldı. Bu savaşta düşman oklarını toplayıp amcalarına vermiş ve onların eşyalarını korumuştu.
  • Fîcar Savaşı ile Mekke düzeni iyice bozulmuştu.
  • Hac için gelenler de haksızlığa uğruyordu. Can güvenliği yoktu.
  • Yemenli bir tüccar ticaret amacıyla Mekke’deydi. Mekke’nin ileri gelenlerinden As b. Vail’e sattığı malların parasını alamadı. Ebu Kureyş dağına çıktı ve yüksek sesle yardım diledi. Adalet arıyordu. Kabileler bir evde toplandı. Hiç kimseye haksızlık yapılmaması ve zulme uğrayana yardım edilmesi için yemin ettiler. Kimseye haksızlık yapılmayacaktı ve ister yabancı olsun ister kötü, onun hakkı verilinceye kadar birlik olacaklardı. Bu yemini Peygamberimiz de etmişti.
  • Bu yemine katılanlar Mekke’de adalete dayalı bir teşkilatı hayata geçirdiler.
  • Borçlu As’ın evine gittiler. Yemenli tüccarın hakkını verdirdiler.
  • Bu teşkilat artık sorunları çözmeye başlamıştı.
  • Haksızlığa uğrayanlar teşkilata başvuruyordu.
  • Yıllar sonra Peygamberimiz HILF’UL-FUDÛL’da yer almış olmaktan memnuniyet duyduğunu dile getirmiştir.

HZ. HATİCE İLE EVLİLİĞİ

  • Hz. Muhammed (sav) 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi.
  • Hz. Hatice Mekke’nin soylu ve zenginlerindendi. Tüccardı.
  • Hz. Hatice daha önce iki evlilik yapmıştı ve iki kocası da vefat etmişti.
  • Düğünle evlendiler, yemekler verildi.
  • Peygamberimiz Ebu Talib’in yanından ayrılarak Hz. Hatice’nin yanına taşındı.
  • Hz. Hatice evlendiğinde 40 ya da 28 yaşında olduğuna dair farklı rivayetler var.
  • Evlendikten sonra peygamberimiz ticarete devam etti.
  • Amcası Ebu Talib’i de unutmadı ve ona destek için oğlu Hz. Ali beş yaşındayken onu yanına aldı. Bu sırada 35 yaşında idi.

PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLARI

  • Hz. Hatice ile evliliğinden ikisi erkek, dördü kız 6 çocuğu oldu.
  • Peygamberimiz tüm doğan çocukları için kurban kesti.
  • İlk çocuğu erkekti, adı KÂSIM. Araplarda ilk çocuğun adı ile künyeleme geleneği vardı. Peygamberimiz de EBU’L-KÂSIM (KÂSIM’ın BABASI) oldu. KÂSIM iki yaşında vefat etti.
  • Sonra: ZEYNEB, RUKIYYE, ÜMMÜ GÜLSÜM, FÂTIMA VE ABDULLAH doğdu.
  • ABDULLAH da kısa süre sonra vefat etti.
  • Hz. Fâtıma hariç diğer tüm çocukları Peygamberimiz hayattayken aralıklarla vefat etti.
  • Fâtıma ise Peygamberimiz öldükten sonra 6 ay daha yaşadı.
  • Peygamberimizin bütün kızları İslâm döneminde yetişmiş, Müslüman olmuş ve Medine’ye göç etmişlerdir.

ZEYD

  • Peygamberimizin çocuğu gibi sevdiği ve onunla yaşayan çocuklardan biri Ebu Talib’in oğlu ALİ ve ZEYD B. HÂRİSE idi. ZEYD; Hz. Hatice’nin kölesiydi. Ve Peygamberimize hediye etmişti.
  • Zeyd, çölde asil bir aileye mensuptu. Yıllardır ailesi onu arıyordu.
  • Peygamberimize yardım ettiği dönemlerde bir gün Mekke sokaklarında kendi kabilesinden birilerine rastladı. Ama durum tuhaftı. Hiç heyecanlanmamıştı. İçinde geri gitme isteği yoktu.
  • Kendi kabilesinden olan adamlara bir şiir okudu ve ailesine ulaştırmalarını istedi. Şu satırlar da vardı: “Beni bulmak için develeri yormayın / Çünkü ben bütün soyu onurlu olan bir ailenin yanındayım.”
  • Ama ailesi hemen yola çıkıp Zeyd’i Hz. Muhammed’den satın almak istediler.
  • Peygamberimiz bırakın kendi karar versin dedi. Sizi seçerse ücret istemem dedi. Zeyd gitmek istemedi.
  • Peygamberimiz bunun üzerine oradakileri Kabe’ye davet etti. Ve şöyle seslendi:

“Ey burada bulunanlar, şahit olunuz ki ZEYD benim oğlumdur. Ben onun, o da benim mirasçımdır.”

  • Ailesi de yıllar içinde onun şanını duydukça sevindiler.

KABE HAKEMLİĞİ

  • Yeryüzündeki ilk mescid KABE, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından Mekke’de inşa edildi.
  • Kabe: ALLAH’IN EVİ
  • İslâm’dan önce içi putlarla doluydu.
  • Kur’an’da pek çok ayet vardır.
  • Gerekli şartları taşıyan Müslümanın hac ibadeti farzdır.
  • Miladi 605’te Peygamberimiz 35 yaşındayken Kureyşliler Kabe’yi tamire karar verdi. Yangın ve sellerle zarar görmüştü.
  • İnsan boyundan kısa duvarlarından hırsızlar giriyordu.
  • Malzemeye ihtiyaç vardı.
  • Bizans gemisi Cidde yakınında Şu’aybe limanında karaya oturdu.
  • Gemide mermer, kereste ve demir vardı.
  • Habeşistan’daki bir kilisenin tamiri için malzeme taşıyordu.
  • Mısırdan yola çıkmıştı.
  • Kureyşliler haberi alınca gidip keresteleri satın aldı.
  • Gemideki marangoz ve inşaat ustasını da davet ettiler.
  • Kureyş kabileleri kura ile iş bölümü yaptı. Ayrıca para ile katılanlar da oldu.
  • Kureyş ileri gelenlerinden biri para verenlere helal olmasını öğütledi.
  • Tüm duvarlar yıkıldı Hz. İbrahim’in attığı temellere kadar inildi.
  • Kureyşliler yeni taşlar toplayıp temel üzerine bina etmeye başladılar.
  • Peygamberimiz ve amcası Abbas ile birlikte taş taşıdılar.
  • Kabe inşası tamamlandı ama Hacerülesved (siyah taş) yerine koyulacakken anlaşmazlık çıktı.
  • Bu şerefli görevi her kabile kendi yapmak istiyordu.
  • Tartışma birkaç gün devam etti.
  • Savaşmayı bile göze alanlar oldu.
  • En sonunda bir karara vardılar. BENİ ŞEYBE kapısından Kabe’ye ilk kim girerse hakem olacaktı.
  • BENİ ŞEYBE: Kureyş kabilesinin hicâbe görevini yürüten kolu.
  • Kapıdan peygamberimiz girdi. Herkes sevindi. İşte El-Emin, işte Muhammed geldi diyerek memnuniyetlerini ifade ettiler.
  • Peygamberimiz bir örtü getirdi ve Hacerülesved’i elleriyle örtüye koydu. Kabile reisleri eşit biçimde örtünün birer ucundan tuttular. Örtü kaldırıldı, yeteri kadar yükselince Peygamberimiz taşı elleriyle yerleştirdi.

Peygamberimiz ve Çocuklar

  • Peygamberimiz yolda çocuk görse selam verir, hâl hatır sorardı. Çocuklar da onu görünce sevinirdi. Hicrette Medine’de onu karşılayanlar arsında çocuklar da vardı. Şarkılarla onu karşıladılar.
  • Peygamberimiz yaklaştı ve sordu: “Beni seviyor musunuz?” Onlar da sevinçle evet ya Resulallah dedi. Peygamberimiz de “Ben de sizi seviyorum.” Dedi.
  • Peygamberimizin kızı Zeyneb’den ÜMÂME adlı bir torunu oldu. Onu kucağına omzuna alır, sever öperdi. Omuzunda Mescid-i Nebevî’ye gider namaza götürürdü.
  • Kızı FÂTIMA’dan olan torunları HASAN VE HÜSEYİN’i de çok severdi. O namazda secdedeyken Hasan ve Hüseyin sırtına çıkıp eğlenirdi. Peygamberimiz de onlar eğlensin diye secdeyi uzatırdı.
  • Bir gün bedevi (göçebe) Araplardan biri Peygamberimizin yanına geldi. O sırada Peygamber Hasan’ı seviyordu. Bedevi bunu yargıladı. Benim on çocuğum var hiçbirini öpmedim dedi. Hz. Peygamber de şöyle dedi. “Allah senin kalbinden merhameti çıkarmışsa ben ne yapabilirim ki?” “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”

ÖNEMLİ NOT: Burada yazılanlar şahsi kanaat ve kulaktan dolma bilgiler değildir. Kitaplardan çıkartılan özetlerdir. KAYNAK: HZ. MUHAMMED’İN HAYATI, PROF. DR. CASİM AVCI – MEVLANA İDRİS, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI; TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ.

4 Replies to “HZ. MUHAMMED’İN HAYATI BÖLÜM 1”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: