(DİYANET KAYNAKLARINDAN ÖZET)

İSRÂ VE Mİ’RÂC
- Ebû Tâlib ve Hz. Hatice’nin ölümü ile Peygamberimiz çok üzülmüştü.
- Taif’te de üzücü olaylar yaşanmıştı.
- Bunun üzerine İsrâ ve Mir’âc mucizeleri gerçekleşti. (Manevî âlemlere yolculuk)
İSRÂ: Hz. Peygamber’in mi‘rac sırasında Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya intikalini ifade eden terim.
Mİ’RÂÇ: Hz. Peygamber’in Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da göğe yaptığı yolculuğu ifade eden terim.
MESCİD-İ HARÂM: Kâbe’yi kuşatan mescid.
MESCİD-İ AKSÂ: Müslümanların Kudüs’te bulunan ilk kıblesi, en kutsal sayılan üç mescidden biri.
CEBRÂİL: İlâhî emirleri meleklere ve peygamberlere ulaştıran vahiy meleği.
- Bir gece Peygamberimiz Mekke’de Mescid-i Harâm’da ibadet ediyordu.
- Cebrail geldi. Peygamberimizi alarak Mescid-i Harâm’dan (Mekke), Mescid-i Aksâ’ya (Kudüs) götürdü.
- Peygamberimiz Mescid-i Aksâ’dan sonra yine Cebrâil ile birlikte SİDRETÜ’L-MÜNTEHÂ adı verilen yüce makama yükseltildi.
- Bundan sonra Hz. Peygamber, zaman ve mekân sınırlamasından uzak olarak Yüce Allah’ın huzuruna çıkarıldı.
SİDRETÜ’L-MÜNTEHÂ: Hz. Peygamber’in, Mi’rac gecesi yanında ilâhî sırlara mazhar olduğu ağaç veya makam. Burası, Mi‘rac gecesi Hz. Peygamber’in mazhariyeti dışında büyük meleklerin ve peygamberlerin ötesine geçemediği, yaratılmışların ilminin ulaşabileceği son nokta olarak kabul edilir.
- Kur’an’da İSRÂ suresi 1. Ayette olay şöyle geçmektedir:
“Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu (Muhammed) Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.” (İSRÂ / 1)
- Buhârî ve Müslim’de yer alan rivayetlerin ortak noktalarına göre olay şu şekilde cereyan etmiştir:
Mİ’RÂC OLAYI: Bir gece Resûlullah, Kâbe’de Hicr veya Hatîm denilen yerde iken -bazı rivayetlerde uykuda bulunduğu sırada veya uyku ile uyanıklık arası bir hâlde- Cebrâil geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurup kapattı. Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis’e götürdü. Resûl-i Ekrem Mescid-i Aksâ’da iki rekat namaz kılıp dışarı çıktığında Cebrâil biri süt, diğeri şarap dolu iki kap getirdi. Resûlullah süt dolu kabı seçince Cebrâil kendisine “fıtratı seçtin” dedi, ardından onu alıp dünya semasına yükseltti. Semaların her birinde sırasıyla Âdem, İsa, Yûsuf, İdrîs, Hârûn ve Mûsâ peygamberlerle görüştü; nihayet Beytülma’mûr’un bulunduğu yedinci semada Hz. İbrâhim’le buluştu. Sidretü’l-müntehâ denilen yere vardıklarında yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu ve Allah’ın huzuruna çıktı. Burada Cenâb-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı. Dönüşte Hz. Mûsâ, elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah’tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti. Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in huzûr-i ilâhîye müracaatı ve Mûsâ ile diyalogu devam etti.
BEYTÜLMAKDİS: Kudüs.
BEYTÜLMAMUR: Semada, içinde meleklerin ibadette bulunduğu rivayet edilen mâbed.
- Mi’râc’ın tarihi olarak Rebîülevvel veya Ramazan ayından bahseden rivayetler varsa da Müslümanların çoğunluğu mi’râcı Receb ayının 27. gecesinde kutlamaktadır.
- Bu olay müminlerin inancını da müşriklerin düşmanlığını da artırmıştır.
- Müşrikler duyduklarını alaycı bir dille Hz. Ebû Bekir’e anlattıklarında o; “O söylüyorsa doğrudur.” demiştir ve “SIDDIK” (doğrulayan) lakabını almıştır.
- Mi’râc Gecesi:
- Beş vakit namaz farz kılındı.
- Bakara suresinin son ayetleri indirildi.
- Allah’a ortak koşmayanların affedileceği müjdesi verildi.
- Bu gece ile ilgili İSRA suresinde bazı temel ilkelerden bahsedilmektedir.
- Allah’tan başkasına kulluk etmemek
- Ana-babaya iyi davranmak
- Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını vermek
- Cimri olmamak ve israf etmemek
- Yoksulluk endişesiyle çocuklarını öldürmemek
- Fuhuş ve zinaya yaklaşmamak
- Cana kıymamak
- Yetim malına el uzatmamak
- Verilen sözü yerine getirmek
- Ölçü ve tartıda doğruluğa dikkat etmek
- Hakkında bilgi sahibi olunmayan bir konunun peşine düşmemek
- Yeryüzünde gurur ve kibirle yürümemek, büyüklük taslamamak
MEDİNE’YE HİCRET (622)
HİCRET: Din uğruna bir yerden bir yere göç etmek demektir.
- 622 yılında Hz. Muhammed’in (sav) ve inananların Mekke’den Medine’ye göç etmelerine HİCRET adı verilmektedir.
- Hicret’ten önce Medine’ye giden birkaç sahabî vardı.
- Akabe Biatlarından önce ve sonra Medine’ye gidenler olmuştu.
- Hicret genellikle gizli yapılıyordu. Çünkü müşrikler gitmelerine de izin vermiyordu.
- HİCRET başlayınca da çeşitli zorluklar çıkardılar.
- Bazı Müslümanları hapsettiler. Bazılarının mallarına el koydular.
- Hz. Ömer ise açıkça hicret etti.
- Hz. Ömer Kâbe’yi tavaf edip iki rekat namaz kıldıktan sonra “Eğer karısını dul, çocuklarını da yetim bırakmak isteyen varsa arkamdan gelsin ve beni engellesin.” diyerek müşriklere açıkça meydan okudu.
- Hicret izninden sonra ashabın büyük bir kısmı Medine’ye göç etmişti.
- Geride Hz. Peygamber ile Hz. Ebû Bekir ve aileleri, Hz. Ali ve annesi ve hicret etmeye gücü yetmeyenler ile gidişleri engellenenler kalmıştı.
- Hz. Ebû Bekir de zaman zaman Peygamberimizden hicret izni istiyordu. Peygamberimiz “Acele etme! Umulur ki Yüce Allah sana bir yol arkadaşı ihsan eder.” cevabını veriyordu.
Peygamberimizin Hicreti
- Müslümanlar evlerini, mallarını, düzenlerini, her şeyi geride bırakmış, inançları uğruna Mekke’den Medine’ye göç etmişlerdi.
- Müşrikler şaşkın ve tedirgindi.
- Peygamberimizin de oraya gitmesinden ve orada büyümelerinden endişe ediyorlardı. Bu konuyu konuşmak için toplandılar.
- Dârünnedve’de müşrikler toplandı. Haşimoğullarından yalnızca Ebu Leheb bu toplantıya alındı.
DÂRÜNNEDVE: Kureyş kabilesinin önemli meseleleri görüşüp karara bağladığı toplantı yeri.
- Müşrikler plan kurmaya çalışıyordu.
- Kimi Peygamberimizi hapsetmeyi kimi de sürgüne göndermeyi öneriyordu.
- Ebû Cehil’in fikri kabul edildi. Peygamberimizin öldürülmesi…
- Plana göre; Haşimoğullarının kan davası gütmemesi için her kabileden bir kişi seçilecek, Hz. Peygamber onların hepsi tarafından öldürülecekti.
- Allah, Cebrâil aracılığıyla bu planı Peygamberimize bildirdi.
- Efendimiz Ebû Bekir’in evine gitti, Hicret hazırlıklarına başlamasını söyledi.
- Hz. Ebû Bekir bu karara çok sevindi. Hicret için develeri kılavuza teslim etti.
- Kılavuz Abdullah b. Uraykıt adlı bir müşrikti. Ama mert bir insandı.
- Üç gün sonra SEVR mağarasında buluşmak üzere kılavuzla sözleştiler.
SEVR MAĞARASI: Hz. Peygamber’in hicret esnasında üç gece gizlendiği, Kur’ân-ı Kerîm’de zikri geçen mağara.
- Peygamberimiz, kendisine verilen emanetleri, sahiplerine teslim etmesi için Hz. Ali’ye verdi. Sonra peşlerinden gelmesini söyledi.
- O gece Peygamberimizin yatağında Hz. Ali yattı.
- Peygamberimiz Yasin Suresini okuyarak çıktı ve Hz. Ebû Bekir’in evine gitti.
- 26 SAFER Perşembe (9 Eylül 622) gecesi Hz. Ebu Bekir ile Mekke’den ayrılan Peygamberimiz Sevr Mağarasına gitti.
- Medine kuzeyde kalıyordu. Amaç müşrikleri şaşırtmaktı.
- Üç gün üç gece burada kaldılar.
- Hz. Ebû Bekir’in koyunlarını güden Âmir b. Füheyre sürüyle mağaraya geliyor, süt ve yiyecek sağlıyordu.
- Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah da geceleri gizlice geliyor, Mekke’deki gelişmeleri haber veriyordu.
- Peygamberimizi öldürmek üzere o gece evine giden müşriklerse, Hz. Ali’yi yatakta görünce şaşırdılar.
- Hz. Ali’yi dövüp tutukladılar. Sonra da serbest bıraktılar.
- Arama faaliyeti başlattılar. Her yere haberciler gönderdiler.
- Peygamberimizi yakalayana 100 deve ödül vereceklerini vaat ettiler.
- Müşriklerden bazıları mağara önüne kadar geldiler. Hz. Ebû Bekir “Baksalar bizi görecekler.” dedi.
- Peygamberimiz de Kur’an’da da belirtildiği gibi “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” (TEVBE suresi / 40) dedi.
- Mağaranın girişine Allah’ın emriyle bir örümceğin ağ örmesi ve bir güvercinin de yuva yapmış olması birçok kaynakta yer alır. Bunları gören müşrikler de mağaraya bakma gereği duymamışlardır.
- Üç gün sonra kılavuz develerle birlikte geldi. Medine’ye doğru yola çıktılar.
- Ana yolu değil, farklı yolları, sarp yolları kullandılar.
- Sürâka adlı kişi 100 deve ödülünün peşindeydi. Çölde iyi iz sürebilen biriydi.
- Hz. Ebû Bekir Sürâka’yı gördü. “Ey Allah’ın Resûlü, Yanımıza kadar geldi.” dedi.
- Peygamberimiz de yine “ Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” dedi.
- Sürâka iyice yaklaştı. Peygamberimizin bir şeyler okuduğunu duydu. Aynı anda atının ön ayakları kuma batmaya başladı. Sürâka atından düştü. Atı hareket ettirmeye çalıştı, başaramadı.
- Bu olanlarla Sürâka, Peygamberimizin özel bir insan olduğunu anladı. Ondan aman diledi ve bu durumdan kurtulması için Allah’a dua etmesini istedi.
- Peygamberimiz dua edince at kumdan kurtuldu.
- Sürâka çok etkilenmişti: “Ey Allah’ın Peygamberi! Ne istersen emret!” dedi.
- Peygamberimiz ondan burada durmasını ve peşlerinden gelenleri engellemesini istedi.
- O da gelen müşrikleri, bu tarafta kimse yok diyerek geri gönderdi.
- Bir diğer olay ESLEM Kabilesi topraklarından geçerken yaşandı. Kabile Reisi BÜREYDE kafilenin önünü kesmiş, kim olduklarını sormuştu. Peygamberimizle konuştuktan sonra da İslâm’ı kabul etmişti.
- Yol boyunca bu tarihi yolculukta böyle güzel olaylar yaşandı.
- KUDEYD denilen yerde Peygamberimiz ve yanındakiler, yiyecek almak için ÜMMÜ MA’BED isimli kadının çadırına uğradılar.
- Kadının sütten kesilmiş zayıf bir keçisi vardı.
- Peygamberimiz Besmele ile keçiyi sağınca bol bol süt verdi. Herkese yetti.
- ÜMMÜ MA’BED kocası gelince olanları anlattı. Ayrıca Peygamberimizin dış görünüşünü de etkili bir şekilde tarif etti. Söyledikleri günümüze kadar gelmiştir. HİLYE adı verilen ve Peygamberimizin dış görünüşünü anlatan hat levhalarında ÜMMÜ MA’BED’in sözleri hâlâ yer alır.
- CUHFE adlı mevkiye geldiklerinde Peygamberimiz Mekke’ye giden yolu görünce özlem duydu, hüzünlendi. Ve bu sırada şu ayet indi:
“Kur’an’ı sana indiren Allah, elbette seni dönülecek yere tekrar gönderecektir. De ki: ‘Kimin doğru yolda yürüdüğünü, kimin de apaçık bir sapkınlık içinde olduğunu en iyi Rabbim bilir.’ ” (Kasas / 85)
- Peygamberimizin Mekke’den ayrıldığını duyan Medineliler de heyecanla bekliyordu.
- Her sabah HARRE’ye çıkıyorlar, Mekke’den gelecekleri gözlüyorlardı.
- Endişe sarmıştı Medinelileri.
- 8 Rebîülevvel (20 Eylül 622) Pazartesi günü yine beklemişler ama gelen olmayınca evlerine dönmüşlerdi.
- Bir Yahudi kızı, üç katlı evin damından Medine’ye yaklaşan bir kafile gördü. Durumu Müslümanlara haber verdi.
- Müslümanlar HARRE’ye koştular. Peygamber ve inananlar geliyordu.
- Peygamberimiz, Medine’ye varmadan 3 km. önce KUBA kasabasında EVS kabilesinin bir koluna mensup Külsûm b. Hidm adlı Müslüman’ın evine misafir oldu.
- Birkaç günü burada geçirdi.
- İlk mescid olan KUBA MESCİDİ’ni burada inşa etti.
- Kıble tarafına gelen ilk taşı Efendimiz, ikinci taşı da Hz. Ebû Bekir koydu.
- Bu arada da çok sayıda Medineli ziyarete geliyordu.
- Hz. Ali de emanetleri teslim edip yola koyulmuştu.
- Hz. Ali gündüzleri gizlenip geceleri yol alıyordu. Sonunda KUBA’ya ulaştı ve Peygamberimizle buluştu.
- 12 Rebîülevvel CUMA günü KUBA’dan MEDİNE’ye yola çıktılar.
- Bu sırada CUMA NAMAZI farz kılındı.
- İlk Cuma namazı RANUNA VADİSİ’nde 100 kişiye yakın bir cemaatle kılındı.
- Efendimiz ilk Cuma hutbesini okudu.
- İLK CUMA HUTBESİNDE BAHSEDİLENLER:
- Ahirette mutlaka hesap olacağı
- Herkesin emri ve gözetimi altındakilerden sorumlu olduğu
- Ölümden sonra, yapılan iyiliklerden başkasının fayda vermeyeceği
- İnsanların büyük küçük demeden iyilik yarışına girmeleri ve ahiret hazırlığı yapmaları gerektiği
Medine’ye Giriş
- Cuma namazından sonra Medine’ye hareket edildi.
- Medineliler sevinç ve coşkuyla karşıladılar.
- Âdeta bir bayram havası vardı.
- Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, herkes Allah’ın elçisini karşılıyordu.
- Herkes kendi dilinde “Allah’ın Resûlü geldi.” diyordu.
- Def çalanlar, şarkılar söyleyenler vardı. (Tale’al bedru aleynâ….)
- Herkes Peygamberi misafir etmek istiyordu.
- Peygamberimiz KASVÂ adlı devesi üzerinde halkı selamladı, teşekkür etti, devesinin çöktüğü yere en yakın eve misafir olacağını söyleyerek şehre girdi.
- Deve biraz gitti, durdu ve yere çöktü.
- Burada EBÛ EYYÛB EL-ENSÂR’İ’nin (Hâlid b. Zeyd) evi vardı.
- Bu kutlu ve zorlu yolculuk nihayete ermişti.
- İslâm tarihinde yeni bir dönem başladı.
- Adı YESRİB olan şehir Peygamber Şehri anlamında MEDİNETÜ’R-RESÛL veya MEDİNETÜ’L-MÜNEVVERE ya da kısaca MEDİNE adıyla anılmaya başladı.
- İki önemli kavram da İslâm tarihine yazıldı. Bunlar:
ENSAR: Her şeyiyle yardım edenler anlamında Medineliler için kullanılmıştır.
MUHACİR: Mekke’den hicret eden Mekkeliler için kullanılmıştır.
ÖNEMLİ NOT: Burada yazılanlar şahsi kanaat ve kulaktan dolma bilgiler değildir. Kitaplardan çıkartılan özetlerdir. KAYNAK: HZ. MUHAMMED’İN HAYATI, PROF. DR. CASİM AVCI – MEVLANA İDRİS, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI; TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ.