(DİYANET KAYNAKLARINDAN ÖZET)

MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER VE SAVAŞLAR
- Peygamberimiz Mekke döneminde kendine ve Müslümanlara yapılan kötülüklere karşılık vermemişti.
- Müslümanlar çeşitli hakaret, işkence ve sıkıntılara maruz kalmışlardı.
- Bu dönem ayetlerinde Allah Müslümanlara sabrı tavsiye etmişti.
- Mekkeli Müşrikler Hicretten sonra da Müslümanları Medine’de rahatsız ettiler.
- Ebû Süfyan ve diğer Mekke ileri gelenleri Medineli Müslümanlara tehdit mektupları gönderdiler.
- Savaş tehdidinde bulunuyorlardı.
- Müslümanlardan savaş için karşılık bulamayan Müşrikler bu defa da Medineli Arapları tehdit etmeye başladılar.
“Sizler Muhammed ve arkadaşlarına kucak açıp sığınma hakkı verdiniz. Eğer onunla mücadele etmez ya da onu şehrinizden sürmezseniz, biz Medine’ye gelip sizinle savaşacağız.”
- Bu tehdit mektuplarından da sonuç alamayan müşrikler yine de Medine’de Müslümanları rahat bırakmamaya kararlıydılar. Savaş istiyorlardı.
- Bunun üzerine zulme uğrayan Müslümanların silahla karşılık vermelerine izin veren ayet nazil oldu:
“Saldırıya uğrayanlara zulme mâruz kaldıkları için savaş izni verildi. Allah onları muzaffer kılmaya elbette kādirdir. Onlar sırf “Rabbimiz Allah’tır” dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler -ki oralarda Allah’ın adı çokça anılır- yıkılır giderdi. Allah kendi dinine yardım edenlere muhakkak yardım edecektir. Kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak galiptir. (HAC SURESİ / 39.-40.)
- Bu ayetle birlikte Müslümanlar, Mekke müşrikleri başta olmak üzere kendilerine savaş açanlara silahla karşılık verebileceklerdi.
- Bu iznin amacı; Müslümanların canlarını, mallarını, din ve namuslarını korumalarına imkân vermekti.
- Peygamberimiz her zaman barıştan yanaydı.
- GAZVE: Peygamberimizin bizzat komutan olarak katıldığı savaş ve seferlere denir. İslâm tarihçilerine göre bunların sayısı 27’dir.
- Bütün gazvelerde çatışma olmamıştır. Bazıları sadece seferden ibarettir.
- SERİYYE: Peygamberimizin bizzat katılmadığı, bir sahabenin komutasıyla gönderdiği askerî birliklere denir. Bunların sayısı da 50 civarındadır.
BEDİR SAVAŞI 624

- Hz. Peygamber ile Mekkeli müşrikler arasındaki ilk savaş (2/624).
- Hz. Peygamberin (sav) Kureyş müşriklerine karşı verdiği tevhid mücadelesinin en meşhur savaşlarından biridir.
- BEDİR: Medine’nin 160 km. güneybatısındadır. Medine-Mekke yolunun Suriye kervan yoluyla birleştiği yerde küçük bir kasabaydı. Halkın çoğunluğu bedevîydi.
- Hicretten sonra Mekkeli müşrikler Müslümanların taşınır-taşınmaz mallarını gasp etmişlerdi.
- Bu mallarla ticaret yapmak üzere Suriye’ye gitmiş, kervanlarıyla Mekke’ye dönüyorlardı.
- Peygamberimiz, Ebû Süfyan idaresindeki 1000 develik ve malî olarak 50 bin dinarlık malla giden Kureyş kervanının haberini aldı.
- Peygamberimiz 12 RAMAZAN (9 Mart 624) tarihinde Medine’den hareket etti.
- Yerine vekil olarak ABDULLAH B. ÜMMÜ MEKTÛM’u bıraktı.
- İslâm ordusu: 74 Muhacir, geri kalanı da Ensar’dan oluşmak üzere 305 kişiydi. 70 deve ve 2 at vardı.
- Sancaktarlık görevine;
- Mus‘ab b. Umeyr,
- Hz. Ali
- Sa‘d b. Muâz tayin edildi.
- Ebû Süfyan, Peygamberimizin baskın yapacağı haberini aldı. Kureyşlilerden yardım istemek üzere Mekke’ye elçi gönderdi ve Bedir’den uzak bir sahil yolunu kullandı.
- Kureyş kabilesinin tüm kollarından olmak üzere 1000 kişi toplandı, Ebû Cehil kumandasında Mekke’den Bedir’e doğru hareket ettiler.
- Müşrik ordusu: 1000 kişi, 700 deve ve 100 at vardı.
- Kureyşliler Cuhfe’ye geldiklerinde Ebû Süfyân’ın habercisinden kervanın kurtulduğunu öğrenmelerine ve içlerinden bazılarının savaşa gerek kalmadığını söyleyerek geri dönmelerine rağmen hazırladıkları ordunun büyüklüğünü ve gücünü Müslümanlara göstermek için yollarına devam ettiler.
- O sırada Hz. Peygamber ve ashabı, Kureyş ordusunun Mekke’den çıkıp Bedir’e geldiğini henüz bilmiyorlardı.
- Kur’ân-ı Kerîm’de iki ordunun Bedir’e geldiklerinde birbirlerinden habersiz olduklarını ifade edilmektedir.
- 17 Ramazan 2 (13 Mart 624) Cuma sabahı erken saatlerde iki ordu Bedir’e doğru ilerledi.
- Müslümanlar su kuyularına daha erken vardılar.
- Peygamberimiz Medine’ye en yakın ve düşmana en uzak kuyunun çevresine yerleşti.
- Hubâb b. Münzir’in tavsiyesi üzerine, düşmanın geliş istikametine göre kendilerine en yakın kuyuyu bırakarak diğerlerini kumla kapattırdı. Fakat daha sonra Hz. Peygamber müşriklerin açık bırakılan kuyudan su almalarına izin vermiştir.
- Peygamberimiz Hz. Ömer’i Kureyşliler’e göndererek savaş yapılmadan Mekke’ye dönmelerini teklif etti.
- Fakat Kureyşliler savaşmakta ısrar ettiler.
- Peygamberimiz savaş başlayacağı sırada secdeye kapandı ve dua etti:
“Ey Allah’ım! İşte Kureyş, bütün kibir ve gururuyla geldi; sana meydan okuyor ve peygamberini de yalanlıyor. Ey Allah’ım! Peygamberlere yaptığın yardım vaadini, bana da hususi olarak yaptığın zafer sözünü yerine getirmeni diliyorum. Ya Rabbi! Şayet şu küçük ordu eriyip giderse sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmayacaktır.”
- Savaş başladı.
- Eski Arap âdetine göre savaşı kızıştırıp başlatmak üzere Kureyşliler’den Esved b. Abdülesed el-Mahzûmî, Müslümanlardan da Hz. Hamza meydana çıktılar.
- Hz. Hamza ile Hz. Ali hasımlarını öldürdükten sonra, ağır yaralanan ve daha sonra aldığı yaralardan dolayı şehid düşen Ubeyde’nin yardımına gidip Utbe’yi öldürdüler.
- Başta İslâm’ın ve Hz. Peygamber’in en büyük düşmanı Ebû Cehil olmak üzere yetmiş müşrik öldürüldü, yetmiş kişi de esir alındı.
- Buna karşılık Müslümanlar sadece on dört şehid verdiler.
- Savaşikindiye doğru Müslümanların kesin zaferiyle sona erdi.
- Hz. Peygamber şehidlerin namazını kılarak onları defnettirdi; Kureyş’in ölülerini de gömdürdü.
- Esirlere iyi muamele etmeyi emretti.
- Daha sonra da esirleri 1000-4000 dirhem fidye karşılığında serbest bıraktı.
- Bazı esirler karşılıksız serbest bırakıldı.
- Bazıları da on Müslümana okuma-yazma öğretmeleri şartıyla serbest bırakıldı.
- Müslümanlar, Peygamberimizin emriyle müşrik esirlere çok iyi davrandılar.
- Kendi ekmeklerini esirlerle paylaştılar.
- Bazı Müslümanlar Medine’ye dönerken yorgun esirleri kendi develerine bindirdiler.
- Savaş ganimetleri savaşa katılanlar arasında bölüştürüldü.
- Müşrikler başkanlığa Ebû Süfyan’ı getirdiler. Müslümanlardan intikam alma yemini ettiler.
- Hastalığından dolayı savaşa katılamayan Ebû Leheb de bu yenilgi haberini duyunca daha da hastalandı ve öldü.
- Bedir Gazvesi’ne katılan sahabîler, hadislerde övülmüş ve Müslümanların en faziletlisi olarak anılmıştır.
- Bu zaferden sonra Müslümanlar Arap Yarımadası’nda itibar kazandılar.
- Mekkeliler küçük düştüler.
- Herkesin gözü Medine’ye ve İslâm’a çevrilmişti.
- Peygamberimiz İslâm davetini daha rahat yapma imkânına kavuştu.
- Müşrikler birkaç intikam girişiminde bulundu; ama sonuç alamadı.
UHUD SAVAŞI 625

- Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında yapılan ikinci büyük savaş (3/625).
- UHUD: Uhud dağı Medine’nin kuzeyinde Mescid-i Nebevî’ye yaklaşık 5 km. mesafededir. Bölgedeki dağ silsilelerinden ayrı ve tek başına bulunduğu için bu adı aldığı anlaşılmaktadır. 8 km. uzunluğundaki dağın yüksekliği 720 metredir. Medine’den bakıldığında koyu kırmızı bir görünüm arz eden Uhud dağı bitki örtüsü bakımından son derece fakirdir.
- Hz. Peygamber çeşitli vesilelerle Uhud’dan söz etmiş, “Uhud bizi sever, biz de Uhud’u severiz” demiştir (Buhârî, “Meġāzî”, 27; Müslim, “Ḥac”, 503-504).
- Bedir yenilgisinden sonra müşrikler boş durmadı.
- Ebû Süfyan’a sürekli baskı yaptılar.
- Ebû Süfyan Suriye ticaretinden 50 dinarlık servetle dönmüştü. Müşriklere göre bu serveti Müslümanlara saldırmak için kullanmalıydı.
- Ebû Süfyan Bedir’de yakınlarını kaybetmişti. O da intikam istiyordu.
- Ayrıca Mekke-Suriye ticaret yolunun tehlikeye girmesini istemiyordu.
- Müşrikler 3000 kişilik bir ordu topladılar. Bedir’den bir yıl sonra Medine’ye saldırmak üzere yola çıktılar.
- Kin ve nefret doluydular.
- Müşrik ordusu: Ebû Süfyân kumandasındaki orduda 700 zırhlı, 200 atlı asker ve 3000 deve vardı. Kadınlardan da orduya katılanlar oldu.
- Hz. Peygamber’in amcası Abbas bu hazırlıkları Mekke’den Gıfâr kabilesine mensup bir bedevi aracılığıyla Resûl-i Ekrem’e ulaştırdı.
- 25 Ramazan’da Mekke’den hareket eden Kureyş ordusu 5 Şevval’de Zülhuleyfe’ye ulaştı, Akīk vadisini takip ederek Medine’nin kuzeyindeki Zegābe mevkiinde konakladı.
- Hz. Peygamber Müslümanlara, Cuma namazının ardından bir konuşma yaparak sabırlı oldukları takdirde zafer elde edeceklerini ifade etti.
- Müslümanlar Mescid-i Nebevî’de toplandılar.
- Peygamberimiz 100’ü zırhlı 1000 kişilik bir kuvvetle yola çıktı.
- İslâm ordusu 7 Şevval 3 (23 Mart 625) tarihinde Cumartesi sabahı Uhud dağına vardı.
- Abdullah b. Übey, “Ben meydan savaşına taraftar değildim. Muhammed çoluk çocuğun sözüne uydu, bizim sözümüze itibar etmedi” diyerek 300 kişilik taraftarıyla birlikte ordudan ayrılıp Medine’ye döndü.
- Hz. Peygamber sayısı 700’e düşen orduyu savaş düzenine koydu ve en büyük sancağı Mus‘ab b. Umeyr’e verdi.
- Peygamberimiz, elli okçuyu Uhud dağının karşısında, ordusunun sol tarafında kalan, daha sonra Cebelürrumât (Okçular Tepesi) diye adlandırılan Ayneyn tepesine yerleştirdi.
- Okçulara, galip gelinse bile ikinci bir emre kadar kesinlikle yerlerinden ayrılmamalarını, düşman ordusunun arkadan saldırması hâlinde ok atarak onları geri püskürtmelerini emretti.
- Ebû Süfyân kumandasındaki müşrik ordusu da Zegābe’den Uhud’a geldi.
- Müslümanlar sayıca yine azdı.
- Savaş başladı.
- Kureyşlilerin bir kısmı geri püskürtüldü.
- Müşrik ordusunun sancaktarları öldü ve sancağı yerden kimse kaldıramadı. Müslüman askerler, düşmanı savaş alanından uzaklaşıncaya kadar kovaladıktan sonra kesin galibiyet kazanıldığı düşüncesiyle ganimet toplamaya başladılar.
- Okçular ganimet yerlerinden ayrılmaya başladılar.
- Okçuların komutanı Abdullah b. Cübeyr, ayrılanlara Peygamberimizin emrini hatırlattıysa da onlar savaşın kazanıldığını söyleyerek gittiler.
- Abdullah b. Cübeyr 10 kadar arkadaşıyla Okçular Tepesi’nde kaldı.
- Bunu gören Hâlid b. Velîd, kalan okçuları şehid ederek İslâm ordusuna arkadan saldırdı.
- Bozulan Kureyş Ordusu da bunu görüp yeniden toparlandılar ve Müslümanlara saldırdılar.
- Müslümanlar iki ateş arasında kalmış oldu.
- Bu süreçte Peygamberimizin amcası Hz. Hamza ve 70 Müslüman şehid oldu.
- Şehidler arasında; Mus’ab b. Umeyr ve Abdullah b. Cübeyr de vardı.
- Peygamberimiz miğferinin halkaları, aldığı kılıç darbesiyle iki şakağına battığı için yüzünden yaralandı. (İbn Kaime tarafından)
- Utbe b. Ebû Vakkās’ın attığı taşla alt dudağı yarıldı ve bir dişi kırıldı.
- Abdullah b. Şihâb’ın darbesiyle de alnından yaralandı.
- Ebû Âmir’in savaştan önce kazdırdığı çukurlardan birine düştü ve diz kapakları yaralandı. O durumda bile, “Ey rabbim! Kavmime hidayet et, çünkü onlar gerçeği bilmiyor” diye dua etti.
- Peygamberimizi koruyan Talha b. Ubeydullah aldığı yaranın etkisiyle çolak kaldı.
- Mus‘ab’ı şehid eden İbn Kamîe, Hz. Peygamber’i öldürdüğünü sanmış ve Peygamber’in öldürüldüğünü etrafa yaymaya başlamıştı.
- Müslümanların bir kısmı dağılmaya başladı, bu süreçte yaralandı.
- O esnada Resûl-i Ekrem’i gören Kâ‘b b. Mâlik, “Ey müminler, müjde! Resûlullah burada” diye haykırınca Müslümanlar toparlandı.
- Peygamber, etrafında sahâbîler olduğu halde Uhud kayalıklarına çekildi. Bu sırada Ebû Süfyân ve arkadaşları kayalıklara doğru ilerlemeye kalkıştılarsa da Müslümanlar attıkları taşlarla düşmanları uzaklaştırmayı başardılar. Savaş böylece sona erdi.
- Savaştan bitince Ebû Süfyân’ın, “Savaş sırayladır; bugün Bedir Savaşı’na bedeldir” sözlerine karşılık Hz. Ömer, “Evet ama eşit değiliz. Zira bizim ölülerimiz cennette, sizin ölüleriniz cehennemdedir” karşılığını verdi. Ebû Süfyân, “Gelecek yıl sizinle Bedir’de buluşalım ve savaşalım” diye meydan okuyunca Hz. Peygamber’in emriyle Hz. Ömer, “Olur, inşallah!” dedi. Bir yıl sonra Peygamberimiz ashabıyla Bedir’e gelerek bir hafta boyunca Mekkelileri beklemiş, ancak Ebû Süfyân ve ordusu savaş yerine gelme cesareti gösterememiştir.
- Peygamberimiz Uhud şehitlerini ömrü boyunca unutmamış, kabirlerini her yıl ziyaret etmiştir.
- Bu savaşta, Hz. Fâtıma, Âişe, Ümmü Eymen, Ümmü Süleym ve Ümmü Umâre’nin de aralarında bulunduğu on veya on dört kadın sahâbî savaş alanına yiyecek ve su getirdi; yaralıların tedavisiyle ilgilendi.
- Bu savaştan müşrikler ganimet ya da toprak kazanmadan dönmüşlerdir.
ÖNEMLİ NOT: Burada yazılanlar şahsi kanaat ve kulaktan dolma bilgiler değildir. Kitaplardan çıkartılan özetlerdir.
KAYNAK:
HZ. MUHAMMED’İN HAYATI, PROF. DR. CASİM AVCI – MEVLANA İDRİS, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI;
TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ.