(DİYANET KAYNAKLARINDAN ÖZET)

İSLÂM’A DAVET MEKTUPLARI
- Peygamberimiz Hudeybiye’den dönünce 6 davet mektubu yazdırdı ve elçilerle dönemin devlet başkanlarına gönderdi. (Muharrem7 / Mayıs 628)
- Elçiler gidecekleri bölgeyi ve insanları tanıyan, ahlâklı, hitabeti güçlü kişilerden seçiliyordu.
- Peygamberimiz diplomatik geleneği dikkate alarak ilk defa MUHAMMED RESULULLAH (Allah’ın elçisi Muhammed) yazılı bir mühür yaptırdı ve mektupları mühürledi.
- İki mektubu Bizans ve Sasani imparatorlarına gönderdi.
- Bu yıllarda Ortadoğu’da bu iki süper gücün mücadelesi vardı.
- Sasaniler 614’te Kudüs’ü zapt edip Kutsal Haç’ı alıp başkent Medain’e götürmüş, 619’da Mısır’ı işgal ettikten sonra 626’da İstanbul önlerine kadar ilerlemişlerdi.
- Bizans 627’de Sasanilerin ana ordusunu Ninova’da ağır bir yenilgiye uğratarak zafer kazanmıştı.
SASANİ HÜKÜMDARINA MEKTUP
- Sasanî Hükümdarı (Kisrâ) 2. HÜSREV PERVİZ’e Peygamberimizin mektubunu Abdullah b. Huzâfe götürdü.
- KİSRÂ: Arapların Sâsânî hükümdarları için kullandıkları unvan.
- Kisrâ, adının Muhammed adından sonra yazılmasına kızıp mektubu yırttı. San’a’daki valisi Bâzân’dan Peygamberimiz hakkında bilgi istedi.
- Peygamberimiz Kisrâ’nın bu davranıştan dolayı çok üzülmüş ve Allah’tan cezalandırılmasını niyaz etmiştir.
- Bâzân emre uyarak Medine’ye iki adam gönderdi.
- Peygamberimiz bu sırada Hüsrev Perviz’in, oğlu tarafından öldürüldüğünü vahiy yoluyla öğrenmişti.
- Durumu gelen elçilere de bildirdi. Bâzân’a, Müslüman olursa vali olarak kalabileceğini iletmelerini istedi.
- Peygamberimizden gelen teklifle Yemen valisi Bâzân Müslüman oldu.
- Bâzân’la birlikte Yemen halkı da Müslüman oldu.
- İslâmiyet bu bölgede de yayılmaya başladı.
- Pek çok Arap kabilesi zaman içinde İslâmiyet’i kabul ettiklerini bildirdiler.
BİZANS İMPARATORUNA MEKTUP
- Bizans İmparatoru (Kayser) Herakleios’a elçi olarak Dihye b. Halife el-Kelbî gönderildi.
- KAYSER: Arapların Roma ve Bizans imparatorları için kullandıkları unvan.
- İmparator o sıralarda Ninova’da kazandığı kesin zafer için bir şükran ifadesi olarak hac ziyaretinde bulunmak ve İranlılardan geri aldığı Kutsal Haç’ı eski yerine dikmek üzere Kudüs’te bulunuyordu.
- İmparator Busra valisi aracılığıyla elçi Dihye’yi kabul etti.
- Rivayete göre Peygamberimiz hakkında detaylı bilgi almak üzere, ticaret için Suriye’ye gitmiş bulunan Ebû Süfyân ve arkadaşlarını huzuruna davet etti.
- Peygamberimizin soyu, ailesi, çevresi, kişiliği hakkında bilgi aldı.
- Anlatılanların Peygamber özelliklerine uygun olduğunu ifade etti.
- Elçiyi hediyelerle uğurladı.
HABEŞİSTAN NECÂŞîSİ’NE MEKTUP
- 3. Mektup Amr b. Ümeyye ed-Damrî ile Habeş Necâşîsi ASHAME’ye götürüldü.
- Necâşî daha önce Habeşistan’a göçen Müslümanlara iyi davranmış, Kureyşlilere iade etmemişti.
- Peygamberin mektubunu alınca Müslümanlığı kabul etti.
- Peygamberimize çeşitli hediyeler gönderdi. Peygamberimizin isteği üzerine son muhacirleri elçiyle birlikte gemiye bindirip Medine’ye uğurladı.
MISIR VALİSİNE MEKTUP
- 4. Mektup Hâtıb b. Ebû Beltea tarafından Bizans’ın Mısır valisi MUKAVKIS’a götürüldü.
- Mukavkıs Müslüman olmadı ama elçiyi güzel ağırladı.
- Elçiden İslâm ve Peygamber hakkında bilgi alıp cevabî bir mektupla ve hediyelerle uğurladı.
- Hediyeler arasında cariyelerinden Mâriye ile Sîrîn adlı iki kız kardeş, bir hadım köle, 1000 miskal altın, beyaz bir katır (düldül), kıymetli elbiseler ve kumaşlar vardı.
- Peygamberimiz Mâriye’yi eş olarak aldı ve ondan İbrahim adlı oğlu dünyaya geldi.
GASSANİ KRALINA MEKTUP
- 5. Mektup Şücâ’ b. Vehb el-Esedî ile Gassanî krallarından HÂRİS B. EBÛ ŞEMİR’e gönderildi.
- Hâris sinilendi ve yere attı, Medine’ye hücum tehdidinde bulundu.
BENî HANîFE KABİLESİNİN REİSİNE MEKTUP
- 6. Mektup Selît b. Amr tarafından Yemâme’de yaşayan Benî Hanîfe kabilesinin reisi, şair ve hatipliğiyle tanınan HEVZE b. ALİ’ye götürüldü.
- Hevze elçiye iyi davrandı. İslâm’ı kabul etmediğini bildiren bir cevap mektubu gönderdi.
- Peygamberimiz Arap Yarımadasının çeşitli bölgelerindeki pek çok kabile reisine bazen de şahıslara tebliğ mektupları gönderdi.
- Veciz ifadeyle yazılan mektuplarda kişilere unvanlarıyla hitap edilmiş, tehditkâr ya da küçük düşüren ifadelere yer verilmemişti.
- Kabile reislerine gönderilen mektuplarda, kabilenin Müslüman olması hâlinde kendi topraklarında bırakılacaklarına, mal ve can güvenliğinin sağlanacağına, bazılarına toprak, mera veya maden yerleri verileceğine işaret edilmişti.
- Müslüman olmayı kabul edenlerin Allah’a ve Resûlüne itaat etmeleri, namaz kılmaları, zekat vermeleri gerektiği bilhassa zikredildi.
- Hicretin 9. Yılında (M.630) nazil olan cizye ayetinden sonra (Tevbe Suresi 9/29) yazılan mektuplarda Müslümanların hâkimiyetini tanımakla birlikte İslâm’ı kabul etmeyen Yahudi, Hristiyan ve mecûsîlerden cizye alınacağına da yer verilmiştir.
ARAP YARIMADASINDA İSLÂM HAKİMİYETİ (ELÇİLER YILI)
- Hicretin 6. Yılında (M.628) Mekkelilerle HUDEYBİYE Antlaşması yapılana kadar, Medine’ye gelen kabile heyetleri yok denecek kadar azdı.
- Hepsi Mekke müşriklerinden çekiniyordu.
- Bu antlaşmayla müşriklerin İslâm devletini resmen tanımaları, diğer müşrik Arap kabilelerini etkiledi.
- Bazı kabileler, bu antlaşmadan itibaren Medine’ye siyasî heyetler göndermeye başladı.
- Hicrî 8. (M.630) yılında Mekke’nin Fethi ile Kureyşlilerin, Huneyn Savaşı ardından da Hevâzin kabilesinin İslâm’ı kabul etmesi İslâm’ı güçlendirmişti.
- Bir yıl sonra Taif’te yalayan Sakîflilerin Medine’ye gelerek biat etmesi ve Kuzey Arabistan’ın Tebük Seferi ile İslâm hâkimiyetine girmesiyle de İslâmiyet’in Arabistan’a yayılması mümkün hâle geldi.
- Çok geçmeden Arabistan’daki diğer kabileler, Medine’ye peş peşe heyetler göndermeye başladılar. Gitgide heyetlerin sayısı artıyordu.
- Nasr Suresinde bu hususa şöyle işaret edilmiştir:
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği, insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, Rabb’ini överek tespih et. Ondan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr, 110/1-3)
- Hicretin 9. Yılı (M. 630-31) İslâm’a giren kabile heyetlerinin en yoğun olduğu yıl oldu.
- Bu yıla SENETÜ’L-VÜFÛD (heyetler/elçiler yılı) denildi.
- Heyetlerin gelişi 10. yılda da devam etti.
- Heyet gönderen kabilelerin sayısı 70’i aşıyordu.
- Medine’de on ya da daha fazla kalan heyetler önceleri ashaptan kişilerin evinde kalıyordu. Bazı evler de misafirhane olarak tahsis edilmişti.
- Mescid-i Nebevî’nin bitişiğindeki Suffe ve mescidin yanında kurulan çadır da misafirhane olarak kullanılıyordu.
- Bazı kabileler İslâm’ı kabul etmek için şartlar ileri sürüyordu.
- Tağlib kabilesi ve Necran Hristiyanları gibi Ehl-i Kitab’a mensup birkaç kabile kendi dinlerinde kalmak suretiyle İslâm hakimiyeti altına girmeyi kabul ettiler.
- Peygamberimiz heyetleri çok iyi karşılıyor, onları Mescid-i Nebevî’de “ÜSTÜVÂNETÜ’L-VÜFÛD” (Heyetler/elçiler sütunu) denilen direğin önünde kabul ediyor, her biriyle, kabile adetleri üzerine muhatap oluyordu.
- Peygamberimiz Müslüman olan heyet üyelerinin bir süre Medine’de kalmalarını istiyor, bu sürede Kur’an okumayı ve dinin temel hükümlerini öğretmeye çalışıyordu.
- Onların muhacir ve ensarla birlikte olmalarını ve davranışlarını, yaşam şekillerini görmelerini arzu ediyordu.
- Bazılarına emanname (güvenlik belgesi) ve kendilerine tahsis edilen arazileri bildiren yazı veriyor, bazı kabilelere kendilerinden valiler tayin ediyordu.
- Peygamberimiz İslâm’ı kabul eden kabilelere dini öğretecek sahabîler gönderiyor ve onlara takip edecekleri politikayı belirleyen ahitnameler veriyordu.
- Kabilelerden, halka dinin esaslarını ve Kur’an okumayı öğretmelerini istiyordu.
- Vazife sırasında Allah rızasını esas almalarını ve halka iyi davranmalarını tembihliyordu.
- Müslüman olan kabilelere idareciler, zekat ve vergi memurları, öğretmenler gönderiliyordu.
- İslâm, İslâm devletinin hâkimiyetine girip de kendi dininde kalan birkaç Yahudi ve Hristiyan kabile dışında bütün Araplar tarafından kabul edilmişti.
- Bazı bedevî kabile heyetleri ya da heyet içinden bazıları İslâm’ı kabul etmede samimi değillerdi.
- Bazıları mecbur hissettiği için bunu yapıyordu.
- Benî Esed ve Benî Hanîfe başta olmak üzere, samimi olmayan kabileler, Peygamberimizin hastalandığını duyunca peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan liderlerinin etrafında dinden dönerek gerçek yüzlerini gösterdiler.
ÖNEMLİ NOT: Burada yazılanlar şahsi kanaat ve kulaktan dolma bilgiler değildir. Kitaplardan çıkartılan özetlerdir.
KAYNAK:
HZ. MUHAMMED’İN HAYATI, PROF. DR. CASİM AVCI – MEVLANA İDRİS, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI;
TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ.